
Siz hiç ticaret yaparken aşk acısı çektiniz mi? Ben çektim. Berbat bir his gençler.İçiniz oluk oluk kan ağlarken “Evşen Abla makarnaaaa” diye koşan gençlere gülümsemek zorunda kalıyorsun.“Evşenciğim senin elinden bir kahve içip sohbete geldik” diyen veli arkadaşlarınızla kahkahalar atarak kahveler içip fallar bakmak zorunda kalıyorsun. Makarna kremasına pıt pıt gözyaşlarınız akarken gözünüze birşeyler kaçtı yalanları atmak zorunda kalıyorsunuz.
Tüm bu acı ekseninde dolanırken yaz tatili baş gösteriyor ve artık acımı doyasıya yaşayabilme faslım başlıyor.Çocuklar yok, anneleri yok, İzmir tatilciler sebebiyle bomboş ve depresyonumu dibine kadar yaşayabilmem için zemin çok müsait. Öncelikle gülümseyen gözler çatık kaşlarla yer değiştirdi , pıtır pıtır konuşan ben sessizliğimi aldım yanıma, önümde tablet, pc yada cep telefonum Türkiye’de yayınlanan tüm beyin uyuşturan dizileri soluksuz ve aralıksız izlemeye başladım. O sıra da benim Canım Ortağım Asu ise ne yapacağını bilemeyen deli tavuklar gibi etrafımda dolaşıyordu. Bu hayatta en nefret ettiği şey arabesk yaşam olan bir kadına Sen Anlat Karadeniz dizisini dayamıştım. Kendi depresyonuma onu sürüklemek için daha etkili bir yöntem olmazdı. Belki bir doz Müslüm Baba ve biraz Ferdi Tayfur da iş görürdü. Her boşlukta Nefes ve Tahir aşkı ve onlara düşman eski koca şiddetini izleyip dinlemekten sadece gözlerini ve kulaklarını değil ruhunu kanattığım Asu isyan bayraklarını çekmişti. Dükkana gelen her müşteriyle benim ilgilenmemi isteyerek beni pc başından kaldırıyor, kendime getirmeye çalışıyordu. Sonra sevgili Kardeşimiz ,bizim efsane yardımcımız ve dükkanımızın İsviçre çakısı olan Batu da benim depresyonumdan nasibini alarak olaya el koyuyordu. Benimle saatlerce süren konuşmalar yaptılar, türlü etkinlikler, sahil yürüyüşleri, dükkana toplanan arkadaş kalabalıkları, Alsancak gezileri vb….
Ama benim gönlümün bayramları şenliği sönmüştü. Nafileydi.
İlkkez böyle hissetmiştim. Efsane mutsuzdum. Ben mutsuzluk kamuflesi konusunda bir dünya markasıydım ama bunu kamufle etmek istemiyordum. Çünkü gerçekten mutsuzdummmm hemde çokkk mutsuz!
Olayı merak ettiğinizi biliyorum ama şuan bu konuyu yazarsam blog değil kitap olur çünkü çook uzun yorucu, güzel ve güzel olduğu kadar hayal kırıklıkları dolu bir hikaye… Belki birgün bu hikayeyi yazabilecek kadar cesaretimi toplayabilirim. Biz bu şekilde tam 3 koca ay geçirdik arkadaşlar. Hayatımın en boş en saçma geçen 3 ayıdır o yaz. Bir gün Asu’nun yaşlı gözleri ve kardeşimin mutsuzluğum karşısındaki üzüntüsünü fark ettim. Yeter artık nolur kendine gel diyorlardı. Çok haklılardı. Çünkü ben yaşadığım o korkunç anda zamanı durdurmuştum.
Alın size “anda kalmak” …
Ben bir anı 3 Ay yaşadım ama geçti, geçiyor da.
Sevdiğiniz herşey sizi sardığında diniyor sızı. İyileşiyorsunuz.
Dükkan açıyorsunuz yok, hastalanıyorsunuz yok, ağlıyorsunuz yok, gülüyorsunuz o anda bile yok,
Herkes size iyi ki doğdun derken o yine yok.
İşte bunlarda benim vazgeçme eşiğim oldu.
Zor oldu , sancılı oldu ama oldu.
Bize stress ve türk dizisi dolu bir 3 ay biraz akıl ve bolca ruh sağlığına mal oldu ama geçti
Ve artık şunu diyebilirim ki ben ticaret yaparken aşk acısıyla da sınandım.
Hatta birde şu var ki ben ticaret yaparken sevdiğim herkesi aşk acımla sınadım.
Siz yine de aşktan korkmayın. Ki zaten aşk korkakların da harcı değildir…