Hakkımızda

İki Kadın, 1 Dükkan ve Çokça Mizah

Fikirler aslında bir dizi hayal örgüsü ve kurgusunu iyi  yaptığınızda gerçekleşemeyecek hayal yoktur.

Biz de gözlerimizi kapattık ve hayal ettik. Kendi dükkanımızı açacaktık. Adı “Enfes Şeyler” olacaktı. Çünkü dört duyuya birden hitap etmeliydik ve ancak enfes bir şey bunu başarabilirdi. Hayalimizde minik bir dükkan canlandırdık. Kahve kokularının sardığı sıcacık bir cafe. Vanilya kokuları ile tütsülenmiş en lezzetli tatlılar, enfes tarçınlı kurabiyeler ve arka fonda eşlik eden hafif müzikler dükkanın olmazsa olmazları olacaktı. Tüm bunların yanında kendi elimizle şekil ve renk verdiğimiz ahşap ürünler, kötü düşünceleri kovduğuna inandığımız birbirinden özel dreamcatcherler da yerlerini alacaktı. “Evet!” dedik “Biz butik kafe açmalıyız.”

Heyecan içinde işlerimizden ayrıldık. Artık her ay maaşlı çalıştığımız o fanusun içinde çıkmıştık. Gerçek bir hayatla karşı karşıyaydık. Önce aklımızdaki yeri aramaya başladık. Dikdörtgen bir bahçe, açık bir mutfak ve masif bir bar tezgahı ve mümkünse özel gün kutlamaları için belki bir batar kat istiyorduk. İki kişiydik, ortaktık ve aslında tam olarak kader ortağı olduğumuzun henüz farkında değildik.

Yürümeye başladık. Her gün belirlediğimiz semtlerde yürüyerek dükkanlara bakıyorduk. Boş dükkanlar, olası rakiplerimiz, koşuşturan insanlar bunların hepsini inceliyorduk. Emlakçılar bizi pek ciddiye almadılar. Kimisi kandırmaya çalıştı, kimisi yüzümüze bile bakmadı. Biz inatla her sabah uyanıyor, ciddiye alınmak için en güzel kıyafetlerimizi giyiyor ve yola çıkıyorduk. O sıralar mottomuz “Şansın dönmezse nevrin döner.” di. Hatta bir seferinde kendini emlakçı sanan bakkal “Burası eskiden butikti. Siz de kafe açacakmışsınız, butik kafe olur tabi dedi”. Güldük.

Hayallerimizin peşinden koşmaya başladığımızda daha ilk 100 metreye gelmemiştik ama karşımıza hemen dik yokuşlar çıkmaya başlamıştı. İki güçlü kadın olmamız, çoğu emlakçı için bir dükkan kiralamaya yeterli olmuyordu. Kahretsin ki çok inatçıydık ve tuttuğumuzu koparana kadar durmayacaktık. Kontratımızı imzalarken duyduğumuz o heyecanı sanırım bir daha eğer anne olacağımızı öğrendiğimizde hissederiz diye düşünüyoruz.

Küçük esnaf olma yolunda ilk adımı atarak kontratımızı elimize aldığımız an, zaman tamamen aleyhimize ilermeye başlamıştı. Bir zamanlar ay başı gelmesini beklerken, artık ayın sonu hiç gelmesin istiyorduk. Koşumuzda ilk 100 metreyi geçmiştik ve artık spin atma zamanıydı. İşte bu noktadan sonra karşımıza çıkan tüm olumsuzluklar küçük birer çakıl taşı olacaktı bizim için. Hedefimiz vardı ve artık biz küçük esnaf olmuştuk.

Ve hikayemiz burada örgütlenmeye başladı.

Anılar birikti.

Kimisi yok artık daha neler detirtecek,  bazısı trajik ve çokça trajikomik bir dizi olay yaşadık.

Bazen 1 günü 1 yıl gibi yaşayıp, 1 yılı 1 günde devirdik.

Yaşamak yetmedi, biz de yazmaya başladık.

Hepsi bu 🙂

ENFES ŞEYLER HAYAL TAKIMI

photo

Evşen SARIYAPINCAK

Kısaca “EVŞO”

O bir hayalci şirine.
Peri masallarına inanıyor. Küçük bir kız çocuğuyken, uykusunda yakışıklı prensin kurbağa silüetinde olduğunu  kulağını fısıldamışlar. O günden bu yana kurbağaları öpmekten hiç pes etmiyor. Aşkı seviyor. Aşkı yaşıyor ve aşkı yazıyor. Duyguları betimlemek onun işi. Çünkü o aynı zamanda bir yengeç kadını ve Frida Kahlo sevdalısı. Duygusal hezeyanlar arasında yarattığı mutlu dünyası, tüm duygusal kaosa karşı meydan okuyor. Güçlü, hırslı ve güzel. Galibiyetle sonlanmayacak hiçbir yarışmaya girmeyeceği gibi haksız olduğunda bile biraraya getirdiği mantıklı cümleler karşısında ancak ölü takliti yapabiliyorsunuz. Şiir okuyor, pasta yapıyor, hayal ediyor ve yazıyor. Yazmak onun için daha çok ibadet etmek gibi. Sessiz ve yalnız kalıp, kalbini yokluyor içeride kalanları çıkartıyor ve yazıyor. Kalan zamanlarında da bolca özçekim yapıyor 🙂

En büyük hayali istediği tüm pastaları yapabilecek kadar büyük bir atölye, içinde meraklı gözlerle dolanan çocuklar, gün ışığını en iyi alan köşede bir berjer, sehpa, kahvesi ve diz üstü bilgisayarı…

 

Processed with Rookie Cam

Asuman YILDIZ

Kısaca “ASU”

O Hüzün kovan kuşu.
Onu daha kısa ve daha güzel anlatabileceğim tanımlamam yok.
Ayrıca o bir ikizler burcu… Nasıl kısacık anlatılabilir ki?
İlk başta çok sevdirmez kendini, oldukça mesafeli hissettirir. Tanımak için ona yaklaşmak gerekir. Sonrası zaten kara delik gibidir, yutuverir sizi ve vazgeçmek mümkün olmaz. Sizin onu sevmemeniz değil de onun size gıcık olması hali tam anlamıyla bir arı kovanına çubuk sokmak gibidir. Milyonlarca iğne peşinizdedir artık çünkü öleceğini bilse sokmadan bırakmaz. Her şey hakkında konuşabilirsiniz onunla. Asu ile yaşamak adeta “Google Search” butonuyla yaşamak gibi hissettirir. Sizin hiç alyan takımı olan kankanız oldu mu? Benim oldu. Aklım şaşıyor bazen.Yalnız yaşayan güçlü bir kadın olmak nedir deseler adına akrostişler yazarım bu kadının. Arşivciliği konusuna değinmeden de geçemeyeceğim. M.Ö 10.000 garanti belgelerimizle yaşıyoruz mesela. İlkokulda yaptığı tatlıları yazdığı ilk defter hala ilk günkü sıcaklığında 🙂 Peri masallarına birlikte inanırız hala ve ısrarla. Hangi masalın kahramanı olur derseniz şayet şöyle ipucu verebilirim,  “Balodan kaçarken ayakkabısını düşürmüş” Bir de dans etme konusunda çok iyidir ki eski kartelcilerden kim kaldı. (affet ortak) Unutmadan mutfak konusunda da efsanedir. Eğer onu bir tarifle baş başa bırakırsanız sonuç asla tarifteki gibi olmaz çünkü kafadan bir şeyler eklemek konusunda bir dünya markasıdır. Standartlık DNA’sına kodlanmamıştır. Tanığım en yardımsever insandır. Kendi işini, uykusunu, zamanını zerre düşünmeden harcar ve gram pişmanlık duymaz. Kanatlarını nerede gizlediğini anlamış değilim. Bir gün kendi atölyemizde ve etrafta koşturan çocuklarla ışığın harika olduğu o köşede kahvelerimizi yudumlarken en güzel selfiemizi çekileceğiz.

okumaya başlamak için…

İçmeden sarhoş olmayı becerip, düşmeden tutunmaya çalışırken kaderle ilgili de bir çok söylenti yaydık etrafa , çünkü biliyorduk, “O Kader Buraya Gelecek”ti.

BLOG’A GİT